Yapımcılığını Adnkronos ve Centro Economia Digitale'nin üstlendiği dizi “Minds On”da Giorgio Rutelli ve Rosario Cerra, “Limes”ın yazarı, bilimsel danışmanı ve yeni yayınlanan “Yapay Zekanın Jeopolitiği” kitabının yazarı Alessandro Aresu ile konuşuyor. Feltrinelli'den. Son on yılların en önemli teknolojik devrimine nasıl ulaştığımızı anlamak, kahramanları tanımak ve süper güçler arasındaki dengenin nasıl değiştiğini anlamak için temel bir kitap. Kitap, günümüzün büyük yenilikçilerinin yaşamlarını düşünce tarihiyle iç içe geçiriyor çünkü yapay zeka yenilikçi bir teknoloji değil, küresel dinamikleri yeniden yazan gerçek bir ekosistem.
Jeopolitik ve yapay zeka: Amerika Birleşik Devletleri ve Çin karşılaştırıldı
Aresu'nun analizinin temel noktalarından biri, teknolojik alanda, özellikle yapay zeka alanında liderlik için rekabet eden iki süper güç olan ABD ve Çin arasındaki rekabetle ilgilidir. Aresu, Çin'in, Komünist Parti'nin 2030 yılına kadar teknolojik inovasyona hakim olmak istediğini açıkladığı 2017'den bu yana çok açık bir ulusal strateji uyguladığının altını çiziyor. Bu rekabet, bilişim altyapılarından sinir sisteminin donanımını oluşturan yarı iletkenlere kadar çeşitli alanlara ayrılıyor. ağlardan savunma ve gözetleme uygulamalarına kadar yazılımlar. Çin, telekomünikasyon sektörüne odaklanan Huawei ve bilgisayarlı görüntü ve robotik alanında uzmanlaşmış Hikvision gibi şirketler aracılığıyla yapay zeka teknolojilerini endüstriyel amaçlar için kullanıyor ve nüfuzunu düzinelerce Batı ülkesine genişletiyor.
Amerika Birleşik Devletleri ise özel sektörü, özellikle de Nvidia ve Palantir gibi şirketleri teknolojik inovasyonu yönlendiren liderler olarak görüyor. Peter Thiel'in kurucu ortağı olduğu Palantir, savunmaya ve yapay zekanın çift kullanımlı uygulamasına odaklanmasıyla öne çıkıyor ve Amerika bağlamında yapay zeka ile ulusal güvenlik arasındaki yakın bağlantıyı gösteriyor.
İnovasyonun kahramanları: Yapay zekanın kökenlerinden günümüzün büyük oyuncularına
Aresu'nun kitabı yalnızca teknolojik yönleri değil, aynı zamanda yapay zekanın gelişimini yönlendiren önemli isimleri de araştırıyor. Alan Turing ve Claude Shannon gibi öncülerden, veri bilimi ve sinir ağlarına katkıları alanda devrim yaratan Geoffrey Hinton, Yann LeCun ve Demis Hassabis gibi çağdaş kahramanlara kadar evrimsel bir çizginin izini sürüyor.
Aresu özellikle, veri merkezlerinde ve araştırmalarda kullanılan büyük modellerin yönetimine olanak tanıyan GPU'ları sayesinde yapay zekanın evriminde belirleyici bir rol oynayan Nvidia'nın CEO'su Jensen Huang'ın etkisini anlatıyor. Huang'ın şirket içinde dahili bir laboratuvar kurmak için Stanford Üniversitesi'nden uzmanları işe almak gibi tercihleri, stratejik kurumsal kararların gelecekteki eğilimleri nasıl tahmin edip teşvik edebileceğinin bir göstergesidir.
Yapay zekanın siyaset ve savunmadaki etkisi
Yapay zeka ile ulusal güvenlik arasındaki yakın bağlantı Aresu'nun en büyük ilgi duyduğu alanlardan biri. Savunma, kaynakları optimize etmek ve operasyonel verimliliği artırmak için, teknoloji ile askeri stratejiyi uyumlu hale getiren bir vizyon olan ileri teknolojik sistemlere giderek daha fazla bağımlı hale gelecektir.
Buna rağmen yapay zekanın kamu ve askeri sektörlerde benimsenmesi dikkat gerektirmektedir. Aresu, bilimsel uzmanlık ile ulusal güvenlik uzmanlığı arasında çoğu zaman mesafeli görünen bir diyalog kurulması gerektiğinin altını çiziyor. Bu boşluk doldurulmadığı takdirde gelecekteki çatışmalarda yapay zekanın yönetilmesinde zorluklara yol açabilir ve güvenlik uzmanlığı eksikliği kritik bir faktör olabilir.
Avrupa ve İtalya'nın rolü
Aresu, küresel yapay zeka bağlamında Avrupa ve İtalya'nın rolüne ilişkin eleştirel bir vizyon ifade ediyor. Avrupa, küresel üretim için gerekli olan endüstriyel gazlar gibi bazı teknolojik alanlarda güçlü olmasına rağmen yapay zeka alanında ABD ve Çin ile eşit düzeyde rekabet edemiyor. Avrupa'nın zorlukları, inovasyonu yavaşlatan mevzuat ve teknoloji şirketlerinin hızlı büyümesini zorlaştıran bürokrasi ile bağlantılı.
İtalya'da bile durum karmaşık. Aresu, Avrupa'nın yabancı devlere kısıtlamalar getiren düzenlemelere odaklanmak yerine Avrupalı start-up'ları ve teknoloji şirketlerini destekleyebilecek bir araştırma ve sermaye ekosistemi geliştirmeye yatırım yapması gerektiğini öne sürüyor. Açık önceliklerin bulunmaması, İtalya ve Avrupa'nın küresel pazarlarda gerçek anlamda rekabet edemeden insan sermayesi sağlama konusunda terk edilme riskiyle karşı karşıyadır. Aresu, İtalya'da bile bilimsel potansiyel ile ekonomik gerçeklik arasında bir uyumsuzluk olduğunu, yeteneklerin genellikle daha yüksek maaş ve mesleki gelişim arayışıyla göç ettiğini gözlemliyor.
Teknolojik ivmenin zorluğu
Röportajda tartışılan bir diğer tema ise karmaşık yapay zeka modellerini desteklemek için gerekli olan veri merkezlerinde halihazırda gözlemlenen bir trend olan teknolojinin katlanarak hızlanmasıdır. Aresu, teknolojik altyapının ve bilgi işlem kapasitesinin katlanarak artacağı, veri merkezlerinin hakim olduğu bir gelecek hipotezini tartışıyor. Yönetilmediği takdirde bu olgu ekonomik eşitsizlikleri artırabilir ve teknolojik kaynakların en zengin ve teknolojik açıdan en gelişmiş ülkelerin avantajına olacak şekilde eşitsiz dağılımına yol açabilir.
Teknolojik ivme aynı zamanda enerji altyapısının geleceğine ilişkin soruları da gündeme getiriyor. Avrupa, genişleyen veri merkezi ağıyla Çin gibi enerji altyapısı güçlü olan ülkelerin rekabetiyle karşı karşıya kalabilir. Aresu'ya göre hükümetlerin yapay zekanın büyümesini desteklemek için yeterli enerji altyapısına ve soğutma teknolojilerine yatırım yapması, enerji politikası ile teknolojik yenilik arasında bir sinerji yaratması gerekecek.
Jeopolitik ve yapay zeka: Amerika Birleşik Devletleri ve Çin karşılaştırıldı
Aresu'nun analizinin temel noktalarından biri, teknolojik alanda, özellikle yapay zeka alanında liderlik için rekabet eden iki süper güç olan ABD ve Çin arasındaki rekabetle ilgilidir. Aresu, Çin'in, Komünist Parti'nin 2030 yılına kadar teknolojik inovasyona hakim olmak istediğini açıkladığı 2017'den bu yana çok açık bir ulusal strateji uyguladığının altını çiziyor. Bu rekabet, bilişim altyapılarından sinir sisteminin donanımını oluşturan yarı iletkenlere kadar çeşitli alanlara ayrılıyor. ağlardan savunma ve gözetleme uygulamalarına kadar yazılımlar. Çin, telekomünikasyon sektörüne odaklanan Huawei ve bilgisayarlı görüntü ve robotik alanında uzmanlaşmış Hikvision gibi şirketler aracılığıyla yapay zeka teknolojilerini endüstriyel amaçlar için kullanıyor ve nüfuzunu düzinelerce Batı ülkesine genişletiyor.
Amerika Birleşik Devletleri ise özel sektörü, özellikle de Nvidia ve Palantir gibi şirketleri teknolojik inovasyonu yönlendiren liderler olarak görüyor. Peter Thiel'in kurucu ortağı olduğu Palantir, savunmaya ve yapay zekanın çift kullanımlı uygulamasına odaklanmasıyla öne çıkıyor ve Amerika bağlamında yapay zeka ile ulusal güvenlik arasındaki yakın bağlantıyı gösteriyor.
İnovasyonun kahramanları: Yapay zekanın kökenlerinden günümüzün büyük oyuncularına
Aresu'nun kitabı yalnızca teknolojik yönleri değil, aynı zamanda yapay zekanın gelişimini yönlendiren önemli isimleri de araştırıyor. Alan Turing ve Claude Shannon gibi öncülerden, veri bilimi ve sinir ağlarına katkıları alanda devrim yaratan Geoffrey Hinton, Yann LeCun ve Demis Hassabis gibi çağdaş kahramanlara kadar evrimsel bir çizginin izini sürüyor.
Aresu özellikle, veri merkezlerinde ve araştırmalarda kullanılan büyük modellerin yönetimine olanak tanıyan GPU'ları sayesinde yapay zekanın evriminde belirleyici bir rol oynayan Nvidia'nın CEO'su Jensen Huang'ın etkisini anlatıyor. Huang'ın şirket içinde dahili bir laboratuvar kurmak için Stanford Üniversitesi'nden uzmanları işe almak gibi tercihleri, stratejik kurumsal kararların gelecekteki eğilimleri nasıl tahmin edip teşvik edebileceğinin bir göstergesidir.
Yapay zekanın siyaset ve savunmadaki etkisi
Yapay zeka ile ulusal güvenlik arasındaki yakın bağlantı Aresu'nun en büyük ilgi duyduğu alanlardan biri. Savunma, kaynakları optimize etmek ve operasyonel verimliliği artırmak için, teknoloji ile askeri stratejiyi uyumlu hale getiren bir vizyon olan ileri teknolojik sistemlere giderek daha fazla bağımlı hale gelecektir.
Buna rağmen yapay zekanın kamu ve askeri sektörlerde benimsenmesi dikkat gerektirmektedir. Aresu, bilimsel uzmanlık ile ulusal güvenlik uzmanlığı arasında çoğu zaman mesafeli görünen bir diyalog kurulması gerektiğinin altını çiziyor. Bu boşluk doldurulmadığı takdirde gelecekteki çatışmalarda yapay zekanın yönetilmesinde zorluklara yol açabilir ve güvenlik uzmanlığı eksikliği kritik bir faktör olabilir.
Avrupa ve İtalya'nın rolü
Aresu, küresel yapay zeka bağlamında Avrupa ve İtalya'nın rolüne ilişkin eleştirel bir vizyon ifade ediyor. Avrupa, küresel üretim için gerekli olan endüstriyel gazlar gibi bazı teknolojik alanlarda güçlü olmasına rağmen yapay zeka alanında ABD ve Çin ile eşit düzeyde rekabet edemiyor. Avrupa'nın zorlukları, inovasyonu yavaşlatan mevzuat ve teknoloji şirketlerinin hızlı büyümesini zorlaştıran bürokrasi ile bağlantılı.
İtalya'da bile durum karmaşık. Aresu, Avrupa'nın yabancı devlere kısıtlamalar getiren düzenlemelere odaklanmak yerine Avrupalı start-up'ları ve teknoloji şirketlerini destekleyebilecek bir araştırma ve sermaye ekosistemi geliştirmeye yatırım yapması gerektiğini öne sürüyor. Açık önceliklerin bulunmaması, İtalya ve Avrupa'nın küresel pazarlarda gerçek anlamda rekabet edemeden insan sermayesi sağlama konusunda terk edilme riskiyle karşı karşıyadır. Aresu, İtalya'da bile bilimsel potansiyel ile ekonomik gerçeklik arasında bir uyumsuzluk olduğunu, yeteneklerin genellikle daha yüksek maaş ve mesleki gelişim arayışıyla göç ettiğini gözlemliyor.
Teknolojik ivmenin zorluğu
Röportajda tartışılan bir diğer tema ise karmaşık yapay zeka modellerini desteklemek için gerekli olan veri merkezlerinde halihazırda gözlemlenen bir trend olan teknolojinin katlanarak hızlanmasıdır. Aresu, teknolojik altyapının ve bilgi işlem kapasitesinin katlanarak artacağı, veri merkezlerinin hakim olduğu bir gelecek hipotezini tartışıyor. Yönetilmediği takdirde bu olgu ekonomik eşitsizlikleri artırabilir ve teknolojik kaynakların en zengin ve teknolojik açıdan en gelişmiş ülkelerin avantajına olacak şekilde eşitsiz dağılımına yol açabilir.
Teknolojik ivme aynı zamanda enerji altyapısının geleceğine ilişkin soruları da gündeme getiriyor. Avrupa, genişleyen veri merkezi ağıyla Çin gibi enerji altyapısı güçlü olan ülkelerin rekabetiyle karşı karşıya kalabilir. Aresu'ya göre hükümetlerin yapay zekanın büyümesini desteklemek için yeterli enerji altyapısına ve soğutma teknolojilerine yatırım yapması, enerji politikası ile teknolojik yenilik arasında bir sinerji yaratması gerekecek.